13 Ocak 2013 Pazar

DİVRİĞİ ULU CAMİİ, YENİDEN GELECEĞİM…

Külliyenin yapımında var olan; imaret (aşhane), buka (konukevi), sundurma, mahkeme, namazgâh, musalla, kuyu ve sebil gibi yapılar günümüze ulaşmamıştır.

MİNBER
Minberi görenlerin adeta nutku tutulur. Karşısında büyülenir, öylece kalırlar. Oyma sanatının en güzel örneği ancak bu minberde görülebilir. Minber, bilinen en sert ağaç olan abanoz ağacından yapılmış. Daha da sertleşmesi ve dayanıklılığının yüzyıllarca sürmesi için, ağaç işlenmeden önce 6 yıl sığır gübresine yatırılmış.

Minberin yüksekliği 7 metre, derinliği 4.2 metre, eni 103 santimetre ölçülerinde. Yapımında çivi veya benzeri malzeme kullanılmamış. Tamamen geçme.

Zaten sert olan ve daha da sertleştirilen abanoz ağacının ne kadar zor işlendiği ortada. Üzerine işlenen yıldız ve levhacıklar, 5 ve 12 köşeli. Kabartma sülus yazı kuşakları ve yıldız motifleri büyük bir özenle yapılmış. Minberin üzerinde ad ve kitabelerin yanı sıra çok sayıda kutsal söz bulunmakta. Hadis ve ayet yönünden zengin. Minberde Tiflisli İbrahim oğlu Ahmed ve hattat Mehmed isimleri var.

MİHRAP
Divriği Ulu Camii’nin her bir köşesi şaşırtıyor. ‘’'Maksure Kubbe'’ adı verilen mihrabın kubbesi içten olağanüstü güzel. 12 nervür taşı ile dilimlere ayrılmış, dört büyük kemere oturtulmuş. Mihrap sivri kemerli bir niş şeklinde. Kubbesinde dört küçük pencere var. Bunlardan üçü yıldız biçimli. Mihrap kubbesi cami içerisindeki akustiği sağlayabilmek için yapılmış.

Mihrabın biçimiyle eşsiz olduğunu düşünüyorum. Oldukça sade düzenlenmiş. Namazda dikkat çekmemesi için, kıyamdaki imamın ve cemaatin göz hizasının üstünden başlıyor. Ters çevrilmiş, yukarı doğru sıralanmış kalpler yer alıyor. Mihrabın iki yanının kesiştiği uç noktaya iki adet elif, ortaya bir lale ve lalenin altına bir hilal yerleştirilmiş.

Kuzey Taç Kapıdan girildiğinde, sağda ve solda mermerden oyulmuş iki adet ‘’Emanet Taşı’’ bulunuyor. '’Zekat ve Sadaka Taşı'na’’ ve '’Emanet Kutusu'na’’ 783 yıldır bakılıyor. Bu 3 sandıktan 2 tanesi emanet sandığı, 1 tanesi zekat ve sadaka taşı. O zamanlar buranın halkı uzak yerlere, yaylalara gittiklerinde evlerinde olan altınları emanet olarak 24 saat açık olan caminin ‘’Emanet Taşına’’ bırakırlarmış. Aylar sonra geldiklerinde emanetlerini taşlardan aynen alırlarmış.

‘’Zekât ve Sadaka Taşı’na’’ zengin olan insanlar zekatlarını ve sadakalarını bırakırlarmış. Fakir olan insanlar da gelir ihtiyacı kadar alıp gidermiş.

Kuzey Taç Kapısı’nın giriş tavanında, 12 adet sarkıtla çevrili düz bir tavan örtüsü (tonoz) görülüyor. Sarkıtlar, düzenekleri ve farklı biçimleriyle, imamın arkaya gelen sesinin camiye yayılmasını sağlıyor.

 
 
Caminin içinde bulunan 16 adet sütunun baş ve ayakları birbirlerinden farklı düşünülmüş. Depremde güneydoğu köşesinde bulunan sütunlar zarar görmezken, diğer sütunlar zarar görmüş. Kanuni döneminde zarar gören sütunlar, büyük usta Mimar Sinan tarafından güçlendirilmiş. Bu gün, inşaatçılıkta gündemde olan güçlendirme veya mantolama herhalde bu camideki uygulamadan örnek alınmış.
 
Güney duvarına boydan boya işlenmiş olan âyet şeridi üzerinde, nakkaşı Mehmed oğlu Ahmed yazıyor.
 
Şah mahfilinin bütün ahşap işlemeleri, halıları ve kapısı yıllar önce maalesef çalınmış.
 
Divriği Ulu Camii ve Dârüşşifası adıyla dünya sanat tarihinde yer alan bu eşsiz başyapıt Fatma Hatun Camii, Ahmet Şah Camii diye de adlandırılır.
 
Külliye çok daha uzun zamanda gezilecek kadar ayrıntılı ve sır dolu. Yüzlerce fotoğraf çekilebilir. İstanbul’dan yorgun gelen hemşerilerimizi düşünerek, cami gezisini kısa kesip, aşağıda bizi bekleyen otobüsümüze dönüyoruz.
 
Heyecan dorukta… Menzilimiz Kemaliye.
 
10 Haziran 2012 Pazar
Ulu Camii – Divriği

İletişim : ikiyolbirsukemaliye@yandex.com.tr

Not:
Sevgili takipçilerimiz,
blog sağlayıcısında dünya genelinde bir sorun oluştuğu için, uzun zamandır yazı ve fotoğraflarımızı girememiştik. Şimdi geçici bir çözümle giriş yapabiliyoruz.

Özür diliyoruz.

BLOGGER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder