29 Haziran 2013 Cumartesi

KARANLIK KANYONU DÜNYA KONUŞUYOR…


Zaman zaman ayağa kalkarak dik kaya duvarları izlendi. “Hani nerde… nerde…” Gözler Dağkeçilerini aradı. Kanyona bin kez de girseniz, ilginizi çeken bir çok şeyle karşılaşırsınız. Kaptanın kimbilir kaçıncı girişi? Yine de gözüne bir şeyler takılıyor.


Kemaliye’ye ilk gelenler suların çokluğuna şaşırırlar. Kemaliye’nin eski adı Eğin, “eğik yer, sulu yer” anlamına geliyormuş.

Uzaktan anlaşılmıyor, kaynak mı, dere mi? Rehbersiz olmuyor. Maşallah, kaptanın da ağzını bıçak açmıyor.


Su malzemenin içinden kaynıyormuş gibi... Aslında su gerilerden geliyor.  Bu görüntüler Kemaliye’de yaşayan dostlarımızı bile hayran bırakıyor.
 
Burası Karpuzçatlatan. Kanyon boyunca karaya çıkılabilecek birkaç yerden biri. Heyecan verici. Hazırlıklı olsaydık karpuz çatlatırdık. Kaptan izin verir miydi?
 




Teknemiz kolayca yanaştı. İlginç bir yer. Hemşerilerimiz hemen atladılar. Çocuklar gibi şenler. Oraya-buraya seğirttiler, keşifler yaptılar. Şakalaştılar, espri yaptılar. Suyun tadına baktılar. Kimileri suyun tadını güzel buldu, kimileri beğenmedi.


Akşamüstü oluyor. Dönüş başladı. Kıvrılan, giden su yolu… Suyun bittiği yerde, su yeniden başlıyor. Kaybolduk mu düşüncesi sarıyor. Yok öyle bir şey!
 
Bitti gibi olacak, yeniden başlayacak su. Kemaliye’ye kadar, Başbağlar Köprüsüne kadar, Kindir’e kadar, Ağın’a kadar… Olmadı Keban’a… Sonra… Sonra baraj gövdesi dur “buraya kadar” der.
Barajın gövdesini gördünüz mü? Bizim küçüğün dediği gibi,”ürkünç”…
 
Ey Navrel’in yalçın kayaları, sizleri bir daha görebilecek miyim? Neden olmasın, önümüzdeki yıl, sonraki yıl, bir daha, bir daha gelirim… Bir dahakine kadar beni bekleyin. Özleyeceğim, siz de özleyin emi… Bu kayalar, bu memleket beni muttasıl çekiyor.
Büşra ve Murat. Bacı-kardeş. Murat’ın hınzır tebessümü… Büşra üniversite öğrencisi, mahallemizin övüncü. Muhtar Bedri’nin kızı. Büşra gırnata, davul çalıyor.
 
Yok canım… Endişelenmeyin, su o duvardan sonra devam ediyor. Yalnızca boyut değiştireceğiz..! Şaka şaka…
 
 
 
İskele baş omuzluğa bir gözcü bile yerleştirdik. Daha neler… Yok öyle bir şey… Ben biraz denizciyim de… Hani uzağa giden, koca koca gemiler var ya, işte onlarda üçüncü kaptanım. Bize vardiya zabiti de diyorlar. Yani, şimdi bize kaptanlık eden vatandaştan bin defa daha denizciyim ve bilgiliyim. Kusura bakmayın, adam kafama takıldı!
 
 
 
Fazla söze gerek var mı?
Şirzi Köprüsü… Buraya kadar… Kaptan aynı kasıntı pozlarla tekneyi bağladı, atladı bir arabaya, gitti. Kaptan, bak kaptan diyorum, kızma… Açık açık yazdığım için teşekkür etmelisin… Önümüzdeki yıl çıkardığın sonuçlardan ders alırsan, sen benim canımsın… Sevgiler…
 
 
 
 
 








11 Haziran 2013 Salı

KARANLIK KANYON BÜYÜLÜYOR…








Dağkeçilerini karelerin içine sokmak için denklanşöre ardı ardına bastım. Her karede Yabankeçilerini yakaladım. Dik kaya duvarlarını kolayca aşıyorlar. Nasıl beceriyorlar? Sordum soruşturdum, öğrendim. Tırnakları oynak yerinden birkaç yöne dönebiliyormuş. Bu sayede, dik kaya duvarlarında diledikleri gibi hareket ediyorlarmış.
 
 
Karanlık Kanyon iki yanında ulaşılması zor, dik duvarlar oluşturuyor. Görüntüleri ürkütücü gibi… Oysa ben hayranlık duyuyorum. Biraz kaya tırmanışı becerim olsaydı… Kaya duvarlarının yukarılarına çıkmayı çok isterdim. Belki de, bolca mağara vardır.
Kemaliye’de rehber yok. Bir Şevket Gültekin var. O da yetişemiyor. Birkaç genç yöresel rehberlikte pekâla uzmanlaşabilirler. İşte, bir kazanç kapısı.
 
Şu bükte su bitti derken, o büke vardığımızda yeniden başlıyor. Şaşırtıcı… Karanlık Kanyo’nun her noktası şaşırtıcı. Güzelliklerini, sırlarını farklı sunuyor.
 
 
 
Mehmet çift gözlük takmış, daha iyi görebilsin diye. Grupumuz kanyonu görmekten mutlu… Murat, arka sağda. Kimbilir kaçıncı kez kanyona girmiştir. Rağmen, hayranlığını gizleyemiyor.
 
 
Taş Yolu’nun inşası sırasında çıkan malzemeyi uygun bir yere taşıma yerine, öylece Fırat’a boca etmişler. Kimse de ses çıkarmamış. Bu görüntüden bir çok var.
Teknemizin dümen suyu.
Aydınlığın oralardan geldik. Navrel Köyü’ne doğru gidiyoruz. Su derinliğinin izin verdiği ölçüde gideceğiz. İster misiniz  Bağıştaş’a gidelim! Orayı da geçiyor muşuz, İliç’e gidiyormuşuz. Yok daha neler!
Karpuzçatlatan’dan döneceğiz. Az kaldı.
Bu ulu, dik kaya duvarlarında ‘alıcıkuşlar’ olmaz mı? Meselâ, Kartal… Var mı? Kimseler bilmiyor.
Burası kanyona adını veren Karanlık Dere. Taş Yolu’nun altındaki menfezden gelen dere önceleri doğrudan suya kavuşurmuş. Taş Yolu özgürlüğüne set olmuş.
 
( İlk 7 fotoğrafa dikkatli bakın, Dağkeçilerini göreceksiniz.)
 
İletişim : ikiyolbirsukemaliye@yandex.com.tr