21 Eylül 2013 Cumartesi

KEMALİYE’DE DEĞİŞİM ZAMANI


Atladık arabalara, doğru Şirzi Köprüsü... Şirzi Köprüsü’nden veya Taş Yolu’ndan izleyeceğiz. Başından beri aklımda. Yeri gelmişken aklımdakini irdelemek istiyorum. Arabalarımızla ne diye Kemaliye’ye geliyoruz ki… Kemaliye’de en çok gelişen ulaşım. Ulaşım önceleri ne kadar kötüyse, şimdi de o kadar mükemmel. Kendi arabamla gidemeyeceğim yerlere, Kemaliye minibüsleriyle, otomobilleriyle ulaşılabiliyorum. İstanbul’dan-Kayseri-Malatya tarikiyle Kemaliye 1300 km.  Yorgunluğa, onca riske değer mi? Uçak, otobüs, tren bizi bekliyor.

Ha… Nerde kalmıştık? Şirzi Köprüsü’nün beri başına vardık, köprünün üstünde kalabalık yok. Herhalde, Taş Yolu’nda izleniyor diye düşündük. Taş Yolu’na giremedik, jandarma astsubayı engelledi, “yasak”. Köprünün üstünden baktık bir şeyler görünmüyor. O sırada Bağıştaş yönünden akrabalarımız geldi;
"Nerden?”
“Sporları izledik. Yukarıda bir düzlük var, oradan rahatça görünüyor. Bitti.”
“Düzlüğü nasıl buldunuz.”
“Kemal biliyormuş, doğru gittik.”

Be gözünü sevdiklerim niçin bir yönlendirme tabelası veya bir görevli koymazsınız? Niçin anons etmezsiniz? Jandarma “yasak” yerine şuradan, şuraya gidin diyemez miydi? Bir dolu emek, kötü bir organizasyon.

Sonraki günlerde de ben gitmedim. Doğa sporlarıyla ilgili tek kare fotoğraf almadım. İki Yol, Bir Su / Kemaliye sitesinin, çoğu Kemaliyeli olmayan binlerce takipçisi var. Tanıtımda neler kaybedildiğini düşünebiliyor musunuz? Biz çabalıyoruz, birileri engel çıkarıyor. Birlikte çalışma yerine cart curt…

Dergilere, internet sitelerine sayısız gezi yazıları yazdım, yazıyorum. Her yazdığım yerin güzelliklerini görür, yazarım. Memleketim olduğu için Kemaliye’nin eksikliklerini yazıyorum. Kendimce ayna tutuyorum, herkes bir sonuç çıkarsın diye. Pek aldıran yok galiba. İstiyorum ki, Kemaliye en mükemmeline layık olsun.

Spor gösterilerini göremedik, dönüyoruz. Oturacağımız, zaman geçireceğimiz, rahat bir sosyal alan yok. Ne yanımıza dönsek itici bakışlar. Büyük şehirlerde bizi şarklıyız diye dışlıyorlar, Kemaliye’ye geliyoruz yabancı muamelesi görüyoruz. Birbirimize yabancılaşmışız. Oysa, biz hemşeriyiz, aynı topraktanız. Köklerimiz aynı. Akrabayız, hısımız, kardeşiz.

Kemaliye özgün dokusunu koruyarak değişim göstermeli. İlgi çekmeli, merak edilmeli. Güzelliğini cazip hale getirmeli. Birbirimizle inatlaşarak çözemeyiz. Akıl akıldan üstündür, müşavere etmeliyiz.

 
23 Haziran 2012 Cumartesi
Kemaliye

 
Not : Fotoğraf özellikle konulmamaıştır.

 
İletişim :  ikiyolbirsukemaliye@yandex.com.tr

 

 

11 Eylül 2013 Çarşamba

KEMALİYE’DE ŞENLİKLER BAŞLIYOR


Sabah bir acele şehre seğirtiyoruz. 23 Haziran Cumartesi, Kemaliye Kültür ve Doğa Şenliklerinin 34’üncüsünün açılışı bugün. Cumhuriyet meydanı olmadığı kadar kalabalık. Belki daha çok kalabalıklar olmuştur, ben görmedim. Kırk yıl önce olağan kalabalıktı. Şimdilerde düşten öte geçmiyor. Kalabalık beni Kemaliye’nin geleceğine umutlandırdı, sevinçliğim.


Kalabalığı gurbetten gelen Kemaliyeliler, sporcular, konuklar ve protokol oluşturuyor. Gözüm Kemaliye’de oturan Kemaliyelileri aradı. Üzgünüm ve maalesef görevli olanların dışında pek ortalarda görünmüyorlar. Bu denli ilgisizlik anlaşılır gibi değil.
 
Az sonra resmi açılış töreni yapılacak. Sabah saatleri olmasına rağmen güneş yakıcı. İnsanlar gölgelik arıyor. Meydana brandadan gölgelik konulmuş. Altına protokol girmiş, halka yer yok. Sıcak kızdırdıkça, tören inadına başlamadı. Bekliyoruz. Brandanın altındakiler, “kardeşim sizlerin burada işiniz ne? Biz bize töreni yaparız, dağılır gideriz” der gibi bizlere bakıyorlar. Her şey protokol için. Protokol da protokol için…
 
Saygı duruşunun ardından İstiklâl Marşımız okundu. Ardından malûm konuşmalar başladı. Konuşmaları fazla uzatmadan bitirdiler.
Ata’mızın  heykeli şimdiki yerine yeni konuldu. Konuyla ilgili duyduklarım beni ve bizimle birlikte Kemaliye’de bulunan bir çok hemşerimizi kahretti. Neler mi oldu? Bir Kemaliyeli olarak utanıyorum, söyleyemem. Dilerim söylenti olmuş olsun… Bir an Kemaliye’yi terk etme hırsına kapıldım. Sonra düşündüm, neden? Bu memleket benim. Korumak, sahiplenmek benim görevim.
 



 
Şehir Kulübü bahçesinde basın toplantısı var. Bahçe hınca hınç doldu. Karşılıklı selamlaşmalar, hal-hatır sormalar… Çaylar dağıtılıyor, insanlar keyifle yudumluyorlar. Hemen yanımızdaki ailelerle muhabbet geliştiriyoruz. Kalabalığın içinde en yabancı benim. Kimseleri tanımıyorum. Bu güzelliğe tanık olmaktan mutluyum.
 

Masanın çevresinde yüksek düzeyde bürokratlar, eski siyasetçiler toplandı. Sığmayanlar ön sıralara oturdular. Konuşmalar başladı. Bir iki sözcükle işin spor kısmını geçiştirdiler. Bol bol siyaset anlattılar. Spora odaklandığımız için konuşmalar sıkıcı geldi. Uzadıkça uzadı. Dinleyiciler arasında konuşulanları paylaşmayacak, desteklemeyecek bir dolu insan var. Onlar buraya spor anlamında gelmişler. Memleketlerindeki bu güzellikleri paylaşmaya gelenler çoğunlukta.
Konuşmacıların arasında tek sporcu, Dr.Ferudun Çelikmen. Doktor AKUT’un kurucularından. Yaşamını mesleğine ve dağcılığa adamış. Kemaliye’yi ne kadar çok sevdiğini yaptıklarıyla kanıtlıyor. Kemaliye kendisine çok şey borçlu. Geniş bir aile çevrem var. Hepsi adına kendisine teşekkür ediyorum.
 
Protokolun konuşmaları bir türlü bitmiyor. Spora dair konuşsalar neyse de… Hep siyaset, hep propaganda… Biraz daha devam ederse, kusura bakmasınlar gideceğim. Neyse ki, söz Dr.Ferudun Beye geçti. Organizasyon adına konuştu. Sonunda, etkinlikler hakkında bilgi almaya başladık.
Etkinlikler boyunca, yazılı programa uyulmadı. Sürekli kaydırmalar yapıldı, iptaller oldu. Bazılarını kaçırdık.
 
Bahçedekilerin arasında bilim insanları da var. Prof.Dr.Ali Demirsoy, kendileri Hacette Üniversitesinde Biyolog’muş. Kemaliye’nin “Yaban Hayatı”nı inceliyormuş. Mütevazı bir görüntü veriyor. Kemaliye’ye katkılarını esirgemeyen Değerli Bilim İnsanımızla gururlandım doğrusu.


 


Sıra geçen yılın bisiklet ödüllerini vermeye geldi. Protokol sırayla ödülleri verdi. Bu arada kargaşa oldu, ödüller biraz arada  kaynadı gibi oldu. Ödül verme sırasında, ödül alan çocuklardan ziyade, ödülleri veren protokol alkış aldı. Yadırgadım..!

 
23 Haziran 2012 Cumartesi
Kemaliye

 
İletişim : : ikiyolbirsukemaliye@yandex.com.tr

 

 

 
 





 

5 Eylül 2013 Perşembe

KEMALİYE’DE BİR PERŞEMBE GÜNÜ…


Bugün Perşembe… İstanbul yolcularını gönderdik… Bir rahatladım, sormayın! Üstümde bir gerginlik vardı. “mutsuz dönerlerse” endişesi büyük bir yüktü üstümde. Rağmen, eğlenceliydi. Birkaç günde çok şeyler yaptık. Unutulmasın, iz bıraksın istiyoruz. Mahallemizin adı duyulsun istiyoruz.

Bir gün çarşıda oturuyorum. Yaşamını Kemaliye’de geçirmiş, yaşı ilerlemiş bir büyüğümüz “nerdensin yeğenim” diye sordu. Benden önce yanımdaki “Bahçalı” dedi. Yanımdaki de Bahçeli ve büyüğümüzle gayet samimi. İhtiyar “Bahça neresi?” deyince, şaşkına döndüm. Kendimi toparladıktan sonra kahroldum. Bahçe Mahallesiyle ilgilenmemin bir nedeni bu olaydır.

İkincisini de aktarayım:
Yerel seçim öncesi belediye başkan adaylarından biri Koçan’da propaganda toplantısı yapıyor. Muhtarımız kalkıyor “ben Bahçe muhtarıyım, bizim için ne yapacaksınız?” diyor. Belediye başkan adayı ne yanıt verse beğenirsiniz! “Bahçe köy değil mi?”. Köy mü, mahalle mi olduğu dahi bilinmeyen Bahçe Mahallesi bu kadar silikti. BAHÇEDER’in düzenlediği  gezinin önemini anlatabildim mi?

Bugüne dek yapılanlarla artık Bahçe Mahallesini Kemaliyeli tanıyor. İstanbul’daki BAHÇEDER etkinlikleri de etkili oldu. Bir yıldız gibi parladı “Bahça”…


Şehir Kulübünün serin bahçesinde demli çaylarımızı yudumlarken Bahçe Mahallesi Gezisi kritiklerini yapıyorduk. Neler yaptıklarımızı  değil, neleri yapamadıklarımızı, kusurlarımızı konuştuk. Her yorumun ardından bahanemiz hazır: “Biz turizmci değiliz ki!” “Tabi canım.” “Hem, hiç tecrübemiz yok.” “Tabi tabi…” Bu minval üzere konuşmamız uzadı, çay bardakları ardı ardına boşaldı.

Yapamadıklarımızı biliyoruz, zaman içinde geziye katılanların   da tepkilerini alırız. Önümüzdeki gezimizde kusurlarımızı yinelemeyiz. Rahatladık…


34.Kemaliye Kültür ve Doğa Şenlikleri’ne kalacağız. Önümüzde bir haftadan fazla zamanımız var. Evimizin eksikleriyle ilgileniriz. Hısım, akraba, konu-komşu ziyaretleri yaparız. Bolca da gezeriz.
 
Şenliklerden sonra bizim de İstanbul yolculuğumuz başlar. Her iyi şeyin bir bitişi mutlaka olacak. Şimdilik dönüş tarihi olarak 25 Haziranı belirledik. İstemeyerek döneceğiz. Sonuçta, atalarım Kemaliye’deki yuvayı terk etmişler. İstanbul’u mekân tutmuşlar. İstediğimiz ortamı Kemaliye’de bulursak, neden 83 yıl sonra geri dönmeyelim? Ben dönerim. Başkalarını bilmem!

Bence bir çok dönen olur. Yeter ki onları çeken bir şeyler yapılsın. İnsanlar gördüklerinden kesinlikle geri kalmak istemezler. İnsan tabiatında bu var. Öncelikle Kemaliye’de kalan Kemaliyeliler, gurbette yaşayan Kemaliyelileri yabancı gibi görmemeliler. Hepimiz bu toprakların insanlarıyız. Biz akrabayız, hısımız, komşuyuz, hemşeriyiz, en önemlisi Kemaliyeliyiz… Birbirimizi seviyoruz.

 

Eğin’de alışkın olduğumuz, bana sıkıntılar  yaşatan bir olay keyfimi kaçırdı. Birbirimizi, yakışmayacak şekilde kırmayı alışkanlık haline getirmişiz. Huzursuz olduk. Olsun, biz sabırlı olmayı öğrendik. Ne olursa olsun barışık olmak istiyoruz. Önce, huzurlu olmalıyız.

Doğa Şenliklerine kadar bir haftadan fazla zaman var. 23 Haziranda başlayacak, 3 gün sürecek. 26 Haziranda sona erecek. Şenlikler durmaksızın anlatılıyor. Doğa sporları Kemaliye’de nasıl oluyor, merak ediyordum doğrusu… İlk kez göreceğim. Kemaliyelilerin ilgisizliğinden organizasyon yakınıp durmuştu. Böylesine önemli etkinliğe ilgisizlik anlaşılır gibi değil.


Günler biraz eğlenceli, biraz sıkıntılı sürüp gitti. Sokak söyleşilerini özlemişiz. Bağları gezdik üzücü. Hepsi perişan. Yol kalmamış gidecek. Adeta orman olmuş. Bağların sınırları birbirlerine karışmış. Yollara ağaçlar devrilmiş. Domuzları falan görünce soluksuz mahalleye kaçtık. Eğer bağların da çaresi bulunamazsa, her bir şekilde o tarafa gidilmez. Çaresi var. Hem de bir dolu alternatifli. Yeter ki, güç birliği yapalım.



Bu arada bir çok kereler şehre gitmek zorunda kaldım. Mahallemizde cemaat olmadığı için, Cuma namazlarımızı şehirde kıldık. Mahallemizde İmam hariç 3 kişi bir araya gelip Cumayı kılamadık. Üzüldüm. Gördüklerim mahallem için yapmam gerekenleri düşündürdü. Ben, öbürü, bir diğeri toplanıp mahallemiz için çıkar yollar bulmak zorundayız. Kendimizi bu topraklara ait hissediyorsak, bir şeyler yapmak zorundayız.

Haydi be kardeşim… Bu topraklardan çıktın, bu topraklar senin kökenin. Birlikten kuvvet doğar. Alınmadan, gocunmadan çalışmalıyız. Biraz asılalım, inanın bir yıl sürmez, herkesin hayranlık duyacağı, Kemaliye’ye model olacak bir Bahçe Mahallesi yaratırız.

 
Haziran 2012
Kemaliye

 
İletişim : ikiyolbirsukemaliye@yandex.com.tr