21 Aralık 2012 Cuma

DÜNYA MİRASI DİVRİĞİ ULU CAMİ

Ulu Camii Iğımbat Dağı’nın eteklerine tüm görkemiyle, haşmetiyle oturmuş Divriği’yi seyrediyor. Divriği de onu seyrediyor hayranlıkla. Yüzyıllardır kentle bütünleşmiş . Dışarıdan caminin en göz alıcı yanı kapıları. Kapı motiflerinin dünyada eşi olduğunu sanmıyorum. Caminin yapımında çalışan mimarlar kendi geleneklerine, sanatsal anlayışlarına göre, karışık motiflerle özgün ve harika bir şaheser ve ibadethane ortaya çıkarmışlar. Cami mimari bakımdan bir mucize. Eseri yapan mimarın başka bir eserine rastlanmaması da ayrı bir ilginçlik.
 
Cami minaresi özgün değil ve pek bir özelliği de yok. Caminin kuzeybatı köşesine yerleştirilmiş. Silindirik gövdeli minare, asıl minaresinin yıkılmasından sonra, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1523 yılında yeniden yaptırılmış.
 
Kuzey Taç Kapı camiye giriş kapısı olarak kullanılırmış, Batı Çarşı Kapı da camiden çıkış kapısı olarak... Kuzey Taç Kapı artık açılmadığından, giriş çıkışlar Batı Çarşı Kapısından yapılıyor.
 
Cami imamı caminin küçük parmaklıklı kapısını açtı. Bizimle birlikte, orada bulunan diğerleri de camiye girdiler. Girenlerin kimileri namaza durdu, kimileri de gördükleri ihtişam karşısında şaşkın şaşkın seyre daldı.
 
 
Harim (ibadet alanı) mihraba dik beş sahından (sütunlarla ayrılmış alanlar) oluşuyor. Sahınlar birbirlerine eşit ölçüde duruyor. Orta sahın öbürlerinden daha geniş. Camide sahınların hepsi birbirinden farklı yıldız tonoslarla (yarım silindir biçiminde, tuğladan veya harçtan tavan örtüsü) örtülmüş.
 
Orta sahının üstünde bir ışıklık kubbesi var. Işıklık kubbesi ahşapla biraz yükseltilmiş. Işıklık kubbesine geçişte yelpaze biçimli Türk üçgenleri kullanılmış. Kubbenin ışıklık dışında oldukça ilginç bir işlevi daha var. Işıklığın tam izdüşümüne denk gelen, cami tabanında derince bir çukur varmış (şimdi görünmüyor).   Kışın yağan karlar üstü açık olan ışıklıktan tabandaki çukura dolarmış. Karların dolmasının ardından, ışıklığın üstü ceylan derisiyle kapatılırmış. Sonra çukur kapaklarla kapatılırmış. Sıkışan kar buzlaşır ve yaza kadar kalırmış. Yazın karla dolu çukurun kapakları açılır, yaz boyu caminin serinletilmesi sağlanırmış.
 
Merkezi ısıtmanın (şehir bazında) ilk örneğini Efes Antik Kentinde görmüştüm. Ulu Camii’de bir başka örneğiyle karşılaştım. Kentle cami arasında bulunan, bu gün hala sağlam bir şekilde duran hamamda ısıtılan su yukarıya, camiye basılarak, cami ısıtılmış. Sıcak suyun yukarıya, camiye terfi (suyun bir üst kademeye çıkarılması) ettirilirken uygulanan teknik, bir de Diyarbakır’ın altındaki su yollarında uygulanmış. Sıcak su  bir toprak altı deposunda toplanıyor, basınç altında buharlaştırılıyor, borularla yukarı taşınan buhar yeniden yoğunlaştırılarak yoluna sıcak su olarak devam ediyor. Nasıl bir uygulama? Tam bir zekâ ürünü. Camide dolaştırılan sıcak su caminin ısınmasını sağlıyormuş. Sistem şimdi çalışmıyor.
 
 
Divriği Ulu Camii plan tipi ve süsleme olarak eşi menendi olmayan bir eserdir. Hem Selçukluların, hem de Emevi plan tipleri birlikte uygulanmış. Aralarında üslup birliği olmayan üç portalin (büyük kapı) süslemeleri birbirinden farklı görünüyor.
 
Mihrabın sol yukarısında, köşede bulunan ‘’hünkâr mahfili’’nin birkaç kirişi kalmış. Camiye gelen caminin banisi Ahmet Şah, caminin doğusunda bulunan, bu gün pencere haline getirilmiş Şah Kapısından girermiş. Caminin diğer kapılarına göre bu kapı oldukça sade ve küçük yapılmış. Sadelik Hünkârın tevazuunu simgeliyor. Alçak kapıdan Hünkâr eğilerek geçerken, ‘’hiçbir şey karşısında eğilmeyen hünkâr, yalnızca Allah huzurunda eğilir’’ mesajını veriyormuş. Hünkâr Mahfili tamamen koruma amaçlı yapılmış. Bey Mahfili de denen, Hünkâr Mahfilinin kapısının üstünde, ustası Ahlatlı nakkaş Ahmed’in adı yazılı.
 
Bu yapı topluluğuna 6 mimarın (ustanın) emeği geçmiş. Minber, kabartma sülus yazı kuşakları ve yıldız motifleri dikkat çekici. Evliya Çelebi bu eser için şöyle demiş: "Üstad, mermer bu camiye öyle emek sarf edip, kapı ve duvarları öyle nakış bukalemun eylemiş ki, methinde diller kısır, kalem kırıktır."  
Divriği Ulu Camii Dünya Miras Listesine alınış tarihi : 06.12.1985       
Liste sıra no : 358
Niteliği : Geleneksel taş işçiliği örnekleri.
 
Camide pencere sayısı çok az. İçerisi loş ötesi biraz karanlık. Belki iklim koşullarına karşı, soğuk ve sıcaktan korunmak için… Az pencerenin kesinlikle bir hikmeti vardır. Sanat Tarihçileri bilir.
10 Haziran 2012 Pazar
Ulu Camii – Divriği
NOT:  1.fotoğraf alıntıdır, diğer 10 fotoğraf bu blogun  blogerine aittir.
 
 
 
 
 

1 yorum:

  1. Elinize,aklınıza sağlık..Güzel olmuş..
    Dr.M.F.Çelikmen

    YanıtlaSil