2 Mayıs 2013 Perşembe

TAŞ YOLU...

BİR ÖZÜR
Bu blog dışında dört blogda daha yazıyorum. Ayrıca bir gezi ve bir de turizm dergisine yazılar hazırlıyorum. Yazıların hazırlanmasında gerekli malzemeleri araştırmak, değerlendirmek çok uzun ve zor iş. Ayrıca, saha gezileri ayrı bir zaman gerektiriyor.
‘’İki Yol, Bir Su / Kemaliye’ye’’ yazmayalı epey oldu. Özür diliyorum.  

Allah ne verdiyse yedik-içtik. Sonra ne yapılır..? Bol söyleşi… Yorgunluk konuşulmadı. Hala keyifliyiz. Çaylar geldi. Dağ suyundan, demli… Doğanın temiz havasına kokusu bir yayıldı ki… Ardı ardına bardaklar tükendi.

Arage Köyü adını, avlusunda keyfini sürdüğümüz yatırdan alıyor. Mübarek pek kerametli. Dertlilere deva, hastalara şifa, borçlulara eda oluyor. Dilleri bağlı olanların dillerini çözüyor. Biraz da çöpçatan yanı var. Anlayacağınız, her sorunun bir çözümü var muhterem zatta.

Caminin kilidini açamadığımız için, namaz muhteremin türbesinde kılında. Aslında, buraya gelenler namazlarını türbede kılmayı tercih ediyorlar... Herhalde sevap derecesi artıyor..!

Türbede bir tuhaflık var! Fotoğrafa dikkatli bakın? Sanduka yok. Sandukasız yatır! Söylentiye göre muhteremin sandukası varmış. Yukardan gelen bir heyelanda, yerin 20 metre derinine gömülmüş! Dileklerden usanmış olmalı ki, onca derine dalmış.

Yaygın söylence şöyle; Gregoryan Hıristiyanlarına göre Arage ‘’aziz’’, Müslüman Sünnilere göre ‘’ermiş’’, Alevilere göre de ‘’eren’’..! Bu sahiplenme türbeyi ve çevresini zenginleştiriyor.
Her ne olursa olsun… Dilekler dilendi, adaklar adandı… Yolcu yolunda gerek…

Ortalığı topladık, çöpleri attık ve yola koyulduk.

Yine minibüsler baş kaldırdı. Homurdandılar… Yorgun araçlarımız Taş Yolu’na rotayı çevirdiler. Abrenk Köyü… Navrel Köyü... Çok duymuştum, her ikisine de uzaktan baktım. Karanlık Kanyon adıyla bildiğimiz Fırat’ın dik vadisinin gerçek adı Navrel Kayalıkları…

Her iki köyde de nüfus kalmamış. Bahçe gelini Nursel’in bir hane akrabaları yazın Abrenk’e geliyorlar. Navrel’de de anası-babası. Gerisi, sessizliğin içinde kapı gıcırtısı.

Bu günkü gezimizin ikinci etebı, Taş Yolu’nun ters girişinden, Çaltı tarafından başlıyor. Taş Yolu’nun hayali ve yapımı yüz yıldan fazla sürmüş. Kemaliyelinin yılmaz azmi, bir müteahhitin çabaları yolu araç geçer hale getirmiş.
 
Giriş ağızları, hava bacaları, imdat çıkışları, tavan tonozu, zemin ham haliyle duruyor. Tehlikeli geçişlerde bariyerler yok. Taş Yolu bu haliyle kalacakmış. Turizm amaçlı kullanılması düşünülüyormuş. İyi de olur. Güvenlik olmalı.Tehlikeli geçişlerde bariyerler, seyir teraslarında korkuluklar, yol aydınlatmaları olmalı. Bir de zemin biraz daha tesviye edilerek kaplaması yapılmalı.
 
 
Kemaliye’ye dair araştırma yok. Bir iki zenginlik dillere dolanmış anlatılır. ‘’Bizim oğlan tebber okur, döner döner yine okur’’ misali. Oysa, Kemaliye’nin sıralanamayacak kadar çok zenginlikleri var. Tanıtım yok. Kemaliye’nin suları boldur, bereketlidir. Öyle biliriz. Hep derler ki, her taşın altında bir su… Bir gün birileri çıkar da, ‘’Kemaliye’de su sıkıntısı olacak’’ derse şaşırmayalım. Kemaliye’de başlayan çarpık kentleşme ısrarla sürdürülürse sularını kaybedecek.
 
Facebook : İKİ YOL, BİR SU / KEMALİYE
İletişim  : ikiyolbirsukemaliye@yandex.com.tr
 
 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder