(Mahallemizin bir kızı Taş Başı’nda ‘’tut’’ topluyor. Bağlar duttan
dökülüyor. İllâ ‘’makkufun tutları’’ olacak.)
Bu gün, Bahçe Mahallesi Gezi Grupu
İstanbul’dan yola çıkıyor. Ayın 10’u Pazar günü Divriği’de
karşılayacağız. Aynı gün öğlen Kemaliye’de olacaklar. Kendi adıma çok
heyecanlıyım. Bahçe Mahallesi’ne,
sevgili mahallemize hemşerilerimiz doğrudan, özel olarak geliyor.
Mahallemizin miladı. Sevinçliyim.
Hazırlıklarımızı sürdürmeliyiz. Gezi programı kusursuz olmalı, hata olmamalı. Hoş, bizler de bu tür organizasyonların yabancısıyız. Başarmalıyız. Bu gün şehre gidiyorum. Her şeyi gözden geçirmeliyim.
(Eğin Piyazı) (Alıntı)
Bekirağagilin damat var. Birgül’ün eşi Mustafa. Cumhuriyet Lokantasının
sahibi. Ekim’de geldiğimde, ağızlara layık bir ‘’kogurma’’ yemiştim. Tadı
damağımda. Yanında Eğin’de mayalanmış yoğurt olsa, bu yoğurttan yapılmış ayran
olsa, Eğin piyazı olsa, bir de un helvası olsa. Ben bunları yemem, yanlarında
yatarım. ‘’Yeme de yanında yat’’.
Gezi grupumuzun yemek işini Mustafa’yla halledeceğiz. Bahçe damadı ya…
‘’Mustafa Salı günü piknik yemeği,’’’'Salı günü hiçbir kuvvet bana dükkânı açtıramaz,’’
‘’O niye,’’
’'Erzincan’a araba almaya gideceğim.’’
Mustafa çocuk gibi seviniyor. Ne diyebilirim. ‘Mustafa daha sonra gitsen
ne olur. Hem bizi memnun edersin, hem para kazanırsın. İstedik ki, para çarşı
esnafına dağılmış olsun. Yine Bozkurt Oteline, yine Şevki Bozkurt’a… Sağolsun…
Şevki Bozkurt farklı.
(Onarımın yapıldığı belediye birimi sağ aşağıda yeşil çatılı yer.)
Şehir Kulübü çay bahçesinde artık iyi karşılanıyorum. Ben bu bahçeyi
seviyorum. Sakin, serin, temiz. Çayı da güzel. Okey oynayanlara imrenmeye
başladım. Acep, ben de oynamaya başlasam mı? Çay bahçesinin basit de olsa, bir
süs havuzu var. Fıskiyesi şırıldıyor. Sanki, serinliği arttırıyor. Keyif
veriyor. Çayım geldi. Pırıl pırıl bir bardakta, mis gibi bir çay. Geç kalmadan
alabildiğim gazetemi açıyorum. Çayımı yudumlarken, bir yandan da, gazeteye
gömülüyorum.Çay bahçesinin yanında yenilenen, belediye biriminin inşaat
seslerini bile duymuyorum.
Sayın Belediye Başkanım;turizme hazırlanan güzelim Kemaliye’mde inşaat işlerine, Haziran başıyla, Eylül sonuna kadar bir yasak getirseniz. Her turizm kentinde yapılan bu uygulamayı size de öneriyorum.
Sayın Başkan;
üç-beş ay önce ‘’Yavaş Şehir’’ önerisi getirmiştim. ‘’Hazırlıkları son
aşamada’’ diye yanıt vermiştiniz. Henüz başlamamışsınız bile. O gün de
biliyordum; bu yanıt bana ilgisiz biri tarafından, savuşturmak amacıyla
verilmişti. Personeliniz, her belediyede olduğu gibi, e-posta yazışmalarını
ciddiye almıyor. Dünya aldı başını gidiyor. ‘’Atı alan Üsküdar’ı geçmeden’’, lütfen, gereğini yapınız. ‘’Yavaş Şehir’’ kuralları aynı zamanda Kemaliye’ye de farklı bir kimlik kazandıracak ve koruyacak. Her olumlu girişimin, Kemaliye’ye olumlu katkılarda bulunacağı gerçeğini benimsemek zorundayız.
(Mezarlığın altına rahmetli Fatma
kardeşimiz için yaptırılan çeşme) (Alıntı)
Akşamı etmeden Bahçe’ye gideyim. Akdere’den yukarı çıkıyorum. Solumdaki doyumsuz manzara eşliğinde aracımı yavaş yavaş sürüyorum. Mezarlık altında aracımdan indim. Çevreyi mistik bir koku sarmış. Başımı döndürüyor. Kâfûrun kokusu mu, kekik kokusu mu? Dilerim babam hayır duasını eksik etmiyordur. Yirmidokuz yıl önce kaybettim babamı. O sıra yanında değildim. Atalarımla koyun koyuna yatıyor. Baba, seni özlüyorum.
Mahallemin kadınları bizim avluda toplanmışlar. Tatlı bir söyleşinin
ortasına girdim. Hemen çaylarına ortak oluyorum. Bizim arkadan, vadiye doğru
ikinci üçüncü bardak çayları da yuvarladım.
09 Haziran 2012 Cumartesi
Bahçe Mahallesi - Kemaliye