İstanbul’un kargaşasından kurtulduk derken, İzmit’e yakalandık. İzmit, İstanbul’un küçük bir örneği. Fazla değil birkaç yıla kalmaz İstanbul İzmit berbat bir şekilde birleşirler.
Bir park alanında mola verdik. Otomobilimiz çok yeni, yükü de fazla, dinlendirmeliyiz. Yüzümüz gülüyor, baharın coşkusunu içimize sindiriyoruz. Taaa… Kızılcahamam’a kadar bahara doyduk. Lafın gelimi, bahara doyulur mu?
Vadi büyüleyici. Yeşilin her tonu. Tünel öncesi ışıklı uyarı, ‘’Tünelde Arızalı Araç, Dikkat’’. Tünele girdik, yeteri kadar aydınlatılmış. Dikkatli gidiyoruz. Arızalı araç göründü, Karayolları önlem almış, arızalı aracı tünel dışına çıkarıyorlar. Tünel bitti. Zahmetsiz, çarçabuk dağın tepesindeyiz. Önceleri böyle miydi?
Sağda, park yerinde devasa bir outlet. Tertemiz, pırıl pırıl. Farklı görüntü veriyor. Tek katlı bir AVM. HighWay. Bir çok giyim markası açılmış. Yeme-içmenin ortamı keyif verici. Fiyatlar iyi. Kompleksin içinde güzel bir otel var. Bayıldım.
Dağda havanın baskısı bitti. Rahatladık. Ankara’ya yaklaştıkça yeşil azaldı, Bozkır.
Ankara’da
yol yönlendirici tabelalar düzgün. Hiç zorlanmadan Samsun yolunu bulduk.
Ankara’nın dışını TOKİ’nin sivri binaları doldurmuş. Elmadağ’a doğru Ankara’nın
köy yüzü görünüyor. Düzensiz. Yol kalitesi düştü. Kırıkkaleye doğru hızla
ilerliyoruz. Eskiden çok korktuğumuz Elmadağ rampasını iniyoruz. Kızılırmağı
sağımıza aldık. Bir görünüp, bir kayboluyor. Dar kıvrımlarla koşturuyor.
Karadeniz’e, sevgilisine.
İşte
Kırıkkale. Bu gece burada konaklayacağız. Kolayca konaklayacağımız yeri bulduk.
Kırıkkale küçücük. İrice bir köy görüntüsü veriyor. Konakladığımız kentleri
gezeriz. Fotoğraflar çekeriz. En kalabalık çarşısını gezeriz. Yöresel bir
şeyler yeriz. Parklarına gireriz. İnsanlarla konuşuruz. Kırıkkale çok pis. Çöp
konteyneri hiç yok. Çöpler, öbek öbek kaldırımlara doldurulmuş. Çöpten bir
kentteyiz. Yollar tozlu. Seyyar satıcılar perişan durumdalar.
Sokaklarda
demet demet yeşil nohut satıyorlar. Herkes eğlencelik olarak tüketiyor.
Seyyarların sattığı yiyecekler toz içinde. Otel resepsiyonundaki görevliye
kentin pisliğini sorduk. Belediyenin çalışmadığından şikâyetçi. ‘’Biri çıksa da
Başkana şu pisliği bir anlatsa’’ diyor. Şaşırdım. O birisi niye kendisi değil.
Haydaaa.
Konakladığımız yerin civarında; sazlı-sözlü, zurnalı-davullu tam üç düğün var.
Yandık. Sabahı nasıl edeceğiz.
Yarın
sabah, yolcu yolunda gerek. Kırıkkale’de konakladığıma pişmanım.
02
Haziran 2012 Cumartesi
Kırıkkale
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder