Ulu Camii Iğımbat Dağı’nın
eteklerine tüm görkemiyle, haşmetiyle oturmuş Divriği’yi seyrediyor. Divriği de
onu seyrediyor hayranlıkla. Yüzyıllardır kentle bütünleşmiş . Dışarıdan caminin
en göz alıcı yanı kapıları. Kapı motiflerinin dünyada eşi olduğunu sanmıyorum. Caminin
yapımında çalışan mimarlar kendi geleneklerine, sanatsal anlayışlarına göre,
karışık motiflerle özgün ve harika bir şaheser ve ibadethane ortaya
çıkarmışlar. Cami mimari bakımdan bir mucize. Eseri yapan mimarın başka bir
eserine rastlanmaması da ayrı bir ilginçlik.
Cami minaresi özgün değil ve pek bir özelliği de yok.
Caminin
kuzeybatı köşesine yerleştirilmiş. Silindirik gövdeli minare, asıl minaresinin
yıkılmasından sonra, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1523 yılında yeniden
yaptırılmış.
Kuzey
Taç Kapı camiye giriş kapısı olarak kullanılırmış, Batı Çarşı Kapı da camiden çıkış
kapısı olarak... Kuzey Taç Kapı artık açılmadığından, giriş çıkışlar Batı Çarşı
Kapısından yapılıyor.
Cami
imamı caminin küçük parmaklıklı kapısını açtı. Bizimle birlikte, orada bulunan
diğerleri de camiye girdiler. Girenlerin kimileri namaza durdu, kimileri de
gördükleri ihtişam karşısında şaşkın şaşkın seyre daldı.
Harim
(ibadet
alanı) mihraba dik beş sahından (sütunlarla
ayrılmış alanlar) oluşuyor. Sahınlar
birbirlerine eşit ölçüde duruyor. Orta sahın öbürlerinden daha geniş. Camide sahınların hepsi birbirinden farklı yıldız
tonoslarla (yarım silindir biçiminde, tuğladan veya harçtan tavan
örtüsü) örtülmüş.
Orta
sahının üstünde bir ışıklık kubbesi var. Işıklık kubbesi ahşapla biraz
yükseltilmiş. Işıklık
kubbesine geçişte yelpaze biçimli Türk üçgenleri kullanılmış. Kubbenin ışıklık
dışında oldukça ilginç bir işlevi daha var. Işıklığın tam izdüşümüne denk gelen,
cami tabanında derince bir çukur varmış (şimdi görünmüyor). Kışın yağan karlar üstü açık olan ışıklıktan tabandaki
çukura dolarmış. Karların dolmasının ardından, ışıklığın üstü ceylan derisiyle
kapatılırmış. Sonra çukur kapaklarla kapatılırmış. Sıkışan kar buzlaşır ve yaza
kadar kalırmış. Yazın karla dolu çukurun kapakları açılır, yaz boyu caminin
serinletilmesi sağlanırmış.
Merkezi
ısıtmanın (şehir bazında) ilk örneğini Efes Antik Kentinde görmüştüm. Ulu Camii’de bir başka
örneğiyle karşılaştım. Kentle cami arasında bulunan, bu gün hala sağlam bir
şekilde duran hamamda ısıtılan su yukarıya, camiye basılarak, cami ısıtılmış.
Sıcak suyun yukarıya, camiye terfi (suyun bir üst kademeye çıkarılması) ettirilirken uygulanan teknik, bir de
Diyarbakır’ın altındaki su yollarında uygulanmış. Sıcak su bir toprak altı deposunda toplanıyor, basınç
altında buharlaştırılıyor, borularla yukarı taşınan buhar yeniden
yoğunlaştırılarak yoluna sıcak su olarak devam ediyor. Nasıl bir uygulama? Tam
bir zekâ ürünü. Camide dolaştırılan sıcak su caminin ısınmasını sağlıyormuş.
Sistem şimdi çalışmıyor.
Divriği Ulu Camii plan tipi ve
süsleme olarak eşi menendi olmayan bir eserdir. Hem Selçukluların, hem de Emevi
plan tipleri birlikte uygulanmış. Aralarında
üslup birliği olmayan üç portalin (büyük kapı) süslemeleri birbirinden
farklı görünüyor.
Mihrabın sol yukarısında, köşede
bulunan ‘’hünkâr mahfili’’nin birkaç kirişi kalmış. Camiye gelen caminin banisi
Ahmet Şah, caminin doğusunda bulunan, bu gün pencere haline getirilmiş Şah
Kapısından girermiş. Caminin diğer kapılarına göre bu kapı oldukça sade ve
küçük yapılmış. Sadelik Hünkârın tevazuunu simgeliyor. Alçak kapıdan Hünkâr
eğilerek geçerken, ‘’hiçbir şey karşısında eğilmeyen hünkâr, yalnızca Allah
huzurunda eğilir’’ mesajını veriyormuş. Hünkâr Mahfili tamamen koruma amaçlı
yapılmış. Bey Mahfili de denen, Hünkâr Mahfilinin kapısının üstünde, ustası
Ahlatlı nakkaş Ahmed’in adı yazılı.
Bu yapı
topluluğuna 6 mimarın (ustanın) emeği
geçmiş. Minber, kabartma sülus yazı kuşakları ve yıldız motifleri dikkat çekici.
Evliya Çelebi bu eser için şöyle demiş: "Üstad, mermer bu camiye öyle emek sarf edip,
kapı ve duvarları öyle nakış bukalemun eylemiş ki, methinde diller kısır, kalem
kırıktır."
Divriği Ulu Camii Dünya Miras Listesine alınış
tarihi : 06.12.1985
Liste sıra no : 358
Niteliği : Geleneksel taş işçiliği örnekleri.
Camide
pencere sayısı çok az. İçerisi loş ötesi biraz karanlık. Belki iklim
koşullarına karşı, soğuk ve sıcaktan korunmak için… Az pencerenin kesinlikle
bir hikmeti vardır. Sanat Tarihçileri bilir.
10 Haziran 2012 Pazar
Ulu Camii – Divriği
NOT:
1.fotoğraf alıntıdır, diğer 10 fotoğraf bu blogun blogerine aittir.
Elinize,aklınıza sağlık..Güzel olmuş..
YanıtlaSilDr.M.F.Çelikmen