Gül dalına bülbül konmuş çeker ah u zarını
Elimden almak isterler benim nazlı yarimi
Sabah erkenden yola çıkacağız. Akşamdan çaları
kurdum, sabah dörtte ayakta olacağız. Beşte yola koyulmalıyız. Ne kadar
istesek, erken yatamıyoruz. Eğin’deki zamanımızı uykuda geçirmeye hayıflanıyoruz. Geç vakit yatmıştık. Tedirginiz. Uyur
kalırsak kuşkusu bizi uykusuz bıraktı. Şimdiki teknoloji harika, saniye şaşmaz.
Sabah dört, zııırrrr…
Tam saatinde ayaktayız. Uykusuzluğa rağmen Eğin’de
erken kalmak bir başka keyif oluyor canım. Seher vakti, evimizin avlusunda,
Bahçe Deresi vadisi manzarası karşısında, kahvaltı yapıyoruz. Mis gibi çayımızı
doyumsuz bir iştahla yudumluyoruz. Henüz, sokak aydınlatmaları yanıyor. Seher
rüzgârının savurduğu yapraklar lambaları pır pır ettiriyor. Bu haline tanık
olmuş muydunuz? Geşo’nun sırtındaki dağların doruğu yavaştan beyaz bir
aydınlığa kavuşuyor.
Divriği’ye gidiyoruz. Dün İstanbul’dan hareket
eden, BAHÇEDER’in organize ettiği, Bahçe Mahallesi Gezi kafilesi, bu gün sabah
Divriği’de olacak. Ben, eşim ve Muhtar Bedir karşılamaya gidiyoruz. Muhtarın
pikabı sabah sessizliğini yırtıyor. Gün yükselirken Sandıkbağı’nı çıkıyoruz.
Muhtar rotamızı Taş Yolu’ndan, Çaltı, Divriği
olarak belirledi. Doğdum-büyüdüm Taş Yolu. İlk anneannemden dinledim. Yapımı,
kesintilerle 130 yıl sürmüş. Kendini Taş Yoluna adamış bir müteahhitin
çabasıyla bitirilmiş. Büyük emek, sonsuz sabır. İlk kez gireceğim Taş Yolu’na,
heyecanlıyım. Efsaneyi görmek az sonra gerçekleşecek.
(Fotoğraf alıntıdır.)
Üniversite Kampüsünü geçiyoruz.
Viraj sonrası tünel. Tüneli çıkınca, sağa Şırzı Köprüsü, tam karşıya Taş Yolu.
Bir dolu tüneller geçeceğiz. İlk tünelin girişinin üstünde, bir tabelada
‘’KEMALİYELİLER TAŞYOLU / Açılış Tarihi: 3 Ağustos 2002’’ yazıyor. Onca emek,
onca parayla yapılmış bir yolun girişine bu tabela hiç yakışmamış.
‘’Kemaliyeliler Taşyolu’’ düzgün bir tanıtım ifadesi de değil. Oysa, tünel
girişinin üstündeki kayalara, güzel bir kabartmayla yazılsaydı keşke. Bir de,
Taşyolu mu, Taş Yolu mu? Bence, doğrusu Taş Yolu.
(Muhtarımızın pikabı, Taş Yolu’nda. Divriği’ye gidiyoruz.)
Taş Yolu tünelleri aydınlatılmadığı için karanlık.
Yalnızca kayalarda yer yer daralan, genişleyen yol açılmış. Yolun alt yapısı
yok. Satıh toprak. Tünellerin tavan yükseklikleri değişkenlik gösteriyor. Dere
yataklarında, uygun yerlerde üstü açık yollardan geçiliyor.
Taş Yolu, Guinness rekorlar kitabına girmeliydi.
İnsan sabrına, azmine ve gücüne en güzel örnek olarak gösterilmeliydi. Meselâ;
Ornajın Rampasın’da da büyük çalışmalar yapılmış. Taş Yolu’nun açılması
döneminde, yol inşaatları insanların beden gücüyle beceriliyordu. Oysa, şimdilerde
gelişmiş teknoloji kullanılıyor. Umarım, Taş Yolu mucizesi daha iyi
anlaşılmıştır.
Sabahın erkeninde Taş Yolu’nda ilerliyoruz. Her
kilometrede daha çok şaşırıyoruz. 8 kilometrenin sonunda Navrel tarafından
çıkacağız. Taş Yolu’nu görmeden önce önemsemezdim. Her anlamda hayran oldum.
Bence Kemaliye’nin zenginliği.
(Ulu Camii’nin ilk motifleriyle tanışmanızı istedim.)
Taş Yolu bir tam gün gezilebilir. Zamanımız yok.
Divriği’ye geç kalmamalıyız. Gezi grupundan önce Ulu Camii’ye varmalıyız.Yoksa,
ayıp olur.Otobüsümüzde yol boyu rehber yoktu. Rehber Kemaliye’de olacak. Ulu
Camii’de sözde rehber ben olacağım. Camiyi ben de ilk kez göreceğim. Yazılı
bilgilerle idare etmeye çalışacağım.
(Çaltı Köyü) (Fotoğraf alıntıdır.)
Muhtarın pikapı dizel, dağ aracı. Gürültüsü
depremler yaratıyor. Sonunda Taş Yolu’nu bitirdik. Navrel tarafından gün yüzüne
çıktık. Gün iyiden iyiye yükselmiş. Gözlerimiz kamaştı. Dar, rengi siyah,
kalitesiz stabilize bir yola düştük. Hani, Divriği’den Bağıştaş’a giderken
yanlış girdiğim yol vardı ya, işte o yolun beri başındayız. Çaltı’ya doğru koşturuyoruz. Haydi Muhtar…
Yolumuz gerçekte maden yolu. Sağımızdaki uzak tepeler hallaç pamuğu gibi
savrulmuş. Çal tepeler yarı yarıya yontulmuş. Doğa hunharca katledilmiş.
Denetim yok, madencilerde vicdan yok. Boş buldukları alanları geniş geniş
kullanıyorlar. Artık yol bozuldu. Ağır maden kamyonları derin çukurlar açmış.
İyi ki, muhtarın pikapıyla geldik. Yoksa biz bu yolları geçemezdik.
(Çaltı Çayı) (Fotoğraf alıntıdır)
Çaltı küçücük, ağırlıklı olarak madencilerin açık
deposu olmuş. Burayı fabrika gibi kullanıyorlar. Madeni burada tasnif
ediyorlarmış. Az ileride Çaltı Suyu pırıl pırıl akıyor. Şaşılacak bir şey,
kirli görünmüyor. Birkaç kişi köprüde balık tutuyor. Bu suyun balığı
değerliymiş.
(Gedikbaşı Köyü) (Fotoğraf alıntıdır.)
Devlet karayoluna çıkıyoruz. Yolumuz düze çıktı.
Hızımızı artırıyoruz. Yolların fatihi muhtar Bedir. Kim tutar Bedir’i. Kemaliye’ye
gelirken, geçtiğim bu yolları bu kadar iyi görememiştim. Keyfini çıkarıyorum.
Çevre çok canlı, bahar canlılığı var. İşte o karakol, Gedikbaşı Jandarma karakolu.
(Fotoğraf alıntıdır.)
Divriği’ye giriyoruz. Yollara kilitli taş
döşeniyor. Sola yukarı dönüyoruz. Divriği Ulu Camii yukarıda. Gezi otobüsümüz
bizden önce gelmiş. Tüh, yetişemedik. Otobüs aşağıda bekliyor. Hemşerilerimiz
camiye çıkmışlar.
Cami kapalı, grup cami avlusunda öylece bekliyor.
10 Haziran 2012 Pazar
Ulu Camii – Divriği
Not : Bu gezi planlanmadan, doğaçlama yapıldığı
için, her paragrafın içeriğine uygun fotoğraf çekilmemiş oluyor. Dolayısıyla,
alıntı fotoğraflar kullanmak zorunda kalıyorum. Özür dilerim.
Oysa, başka yayınlara yazdığım yazıların, önceden
çalışılmış bir gezi planı olduğu için, fotoğraflarım yazı paragraflarına tam
oturuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder