Yorgunluktan mıdır nedir,
çok rahat uyuduk. Sabah erkenden dinç olarak uyandık, mutlu-mesut. Bizim evin
arka tarafından, Bahçe Deresinin yeşil vadisine sindire sindire baktım.
Ciğerlerime bolca tertemiz havayı doldurdum. Değirmencigile kahvaltıya
çağrılıyız. İyi ki çağırdılar, akşamda muhtarlardaydık. Evde pek bi’şey yok, bu
gün çarşıya gidip alış-veriş edeceğim.
Bir çığlık ve ilk supriz.
Eşimin çığlığı, ‘’bıktım’’ bağırtıları geliyor. Su borusu patlamış.Evimiz
neredeyse çökecekmiş. Bütün bir kış su sızmış. Boş evlerin kaderi. İşin zor
yanı, kim yapacak. Ana vanayı kapattık. Ev sudan kurtuldu, biz susuz kaldık.
Sofrada her şey var. Hani
derler ya, kuş sütü eksik, aynen öyle. Kurt gibi acım. Domates mis gibi,
ekmeğin kokusu iştahımı daha da açtı. Peynir, bizim peynirimiz. Acım, bütün
yiyecekleri mideme indireceğim. Çayın koyusuyla, koyu bir sohbete giriyoruz.
Yolculuk serüvenimizi anlatıyoruz. Değirmenci Mehmet Abinin ağzından bal
damlıyor. Bir gün Mehmet Abiden dinlediklerimi kayıt altına almak isterim.
Kahvaltı, muhabbet derken öğleni geçirdik. Sofranız bereketli olsun
Değirmencigil.
Su akıntısı için Ahmet’e,
muhtarın ağabeysine haber salmıştık. İşi varmış gelemedi. Kemaliye’de iş
yaptırmak zor. Suyu bir açıp, bir
kapatarak idare ediyoruz. Bir evin en temel ihtiyacının su olduğunu çok iyi
anladık.
Bir acele çarşıya
seğirttim. İhtiyaçları aldım. Gazete buldum. Kılıç Market satıyor.
Kemaliye’nin, isim yapmış bir marketler zincirinin şubesine ihtiyacı var.
Burada pahalılık ve esnafın dengesizliği çekilmiyor. Yıllardır esnaf yüzünden
bir çok hemşerimiz Kemaliye’ye gelmez oldu. İnanın, bir esnaf, fiyatı maktu
olan Çaykur’un çayında bile bana kazık attı. Artık, hatalarını yüzlerine beri
söylüyorum. Bir tanesi bana, ‘’size hizmet için burada heder oluyoruz’’ dedi.
Ben de, ‘’ kardeşim zor geliyorsa, sen de İstanbul’a git. Seni zorla
tutmuyoruz. Ben, Kemaliye’de esnaflığı bırakıp İstanbul’a gelenlerden, çalışanı
görmedim. Hepsi rahat ve müreffeh yaşıyorlar. Birimkimlerini burada yaptılar. Sen
bu tatlı kârları bırakıp, gider misin?’’ dedim.
Kemaliye, bence ‘’yavaş
şehir’’ olmaya uygun. Ama, turizm mevsiminde şehrin ortalık yerinde inşaat
gürültüsünden durulmuyor. Hem de, belediye yapıyor. Şehir Kulübünün yanındaki
bir binayı onarıyorlar. Dış cephesine, *portakal sandığı tahtalarını
çakıyorlar. Sözde belediyenin danışma bürosu olacakmış.
Bir süre önce,
Kemaliye’nin ‘’yavaş şehir’’ olması için yazmıştım. Belediye, hazırlık içinde
olduklarının yanıtını vermişti. Hiç de inandırıcı değil. Belediyenin böyle bir
bilinci yok. Sanıyorum, pek yakında Bahçe Mahallesi ‘’yavaş
mahalle’’ ilan edilecek.
Şehir Kulübüne uğradım.
Her zamanki gibi, okeyciler büyük bir ciddiyetle okeylerini oynuyorlar. Biri
var, tanıyorum, okeyi kesmemek için yemeğini masaya getirtiyormuş! Ya tuvalet
ihtiyacı?
Şehir Kulübü
çalışanlarında pek bir değişiklik yok. Yeni öğrendim, sahibinin ciddi sağlık
problemleri varmış. Ben de, suratsız davranıyorlar diye, vira eleştiriyorum.
Özür dilerim. Allah için, bardaklar, masa örtüleri, bahçe pırıl pırıl…
Burada adettir. Alış-verişler
bir dükkânda toplanır, sonra araba kapıya yanaştırılıp, yüklenir. Ben de
aynısını yapıyorum. Çarşı, Bahçeye göre sıcak. Hemen çarşıdan kaçıyorum. Bahçeyi
seviyorum.
04 Haziran 2012 Pazartesi
Bahçe Mahallesi - Kemaliye
*Ben uyduruk işleri böyle
niteliyorum.